Art Cafe; sanat ve lezzeti bir araya getiren konsepti ile Perin ve Yıldırım Sağlıkova tarafından 1995’te kuruldu. Türkiye’nin ilk butik pastanelerinden biri olan Art Cafe, Levent ve Çiftehavuzlar’daki iki şubesinde, katkısız, sağlıklı ve lezzetli ürünleri ile fark yaratıyor. “Biz bayatlayan pasta üretiyoruz ve bununla gurur duyuyoruz” diyen Art Cafe’nin ortaklarından Şeyda Sağlıkova Tomruk, zeytinyağlı ürünleri ile de fark yarattıklarını söylüyor.
AİLENİZ VE SİZ NERELİSİNİZ? ANNE VE BABANIZIN YEMEK AŞKI NEREDEN GELİYOR?
Annem ve babam İstanbullu, ben de İstanbul’da doğdum. Biz üç kız kardeşiz. Küçüklüğümüzde evimizde sık sık davetler verilirdi. Bu davetlerde yemekleri annem, kokteyllik ürünleri ise babam yapardı. Babamın mimar olması, sunumların hatta tabaklardaki renk uyumunun bile özenerek hazırlanmasına sebep olurdu. İnanılmaz özenli sofralar, açık büfeler hazırlarlardı. Lezzet annemden, sunum babamdan sorulurdu. Öte yandan seyahat etmeyi çok severlerdi. Bu seyahatlerde değişik kültürlerin lezzetlerini tadar ve dönüşte bunları uygulamaya geçerlerdi.
ART CAFE’NİN HİKÂYESİ NASIL BAŞLADI?
Ablam ve eşi seramik tasarımcısı. O dönemde Vakko için tasarımlar yapıyorlar. Annem Bağdat Caddesi’nde bulunan 14 metrekarelik dükkânını, kiracının çıkması üzerine sanat galerisi yapma fikriyle ablama teklif ediyor. Ablam ve eşi kolları sıvıyor. Babam çok vizyoner bir insandı, annem ise çok iyi bir uygulayıcıydı. Sergilerin ilgi çekmesi için, pasta ve kahve ikilisinin konsepte çok uyacağını düşündüler. Bir de pasta ustası ile anlaşıp, yılların vizyonuyla farklı lezzetler üretmeye başladılar.
SANAT GALERİSİ İLE KAFEYİ BİRLEŞTİRMENİZ DIŞINDA ART CAFE’Yİ RAKİPLERİNDEN FARKLILAŞTIRAN NELER OLDU?
Zamanla pastalarımız ön plana çıkmaya başladı. O yıllarda pastanecilik sektöründe, unsuz, yağsız, katkısız, şekersiz gibi kavramlar yoktu. Biz baştan itibaren bu konsepti ortaya koyduk. Türkiye’de ilk unsuz pasta yapan firmayız. Kurulduğumuzdan bu yana ürünlerimizde katkı maddesi yok, seri üretim yapmıyoruz. Evinizde nasıl üretiyorsanız, biz de ürünlerimizi o şekilde yapıyoruz. Kuruluşumuzun ardından ünümüz ağızdan ağıza İstanbul’a yayıldı. Dükkânımızın yerine göre İstanbul’un bir diğer ucu sayılabilecek Yeşilköy’den bile müşteriler gelmeye başladı. Artık talebi karşılayamadığımız için 2000 yılında Levent’te ikinci şubeyi açtık.
ART CAFE’YE DAHİL OLMANIZ NASIL GERÇEKLEŞTİ?
Ablam Pemra seramik, ben mimarlık, kardeşimiz Yelda iç mimarlık eğitimi aldık. Ben babamla uzun yıllar birlikte çalıştım, sonra kendi şirketimi kurdum. Bir yandan da tv de dekorasyon programında mimarlık yapıyordum. Kuruluşundan 12 yıl sonra, anne ve babamın isteği ile Art Cafe’ye dahil oldum. Mimarlık ve Art Cafe birlikte yürümeye devam etti. Zaten mutfağa düşkün biriydim ama bu işletmeyi iyi yönetmek için işin mutfak kısmını iyi öğrenmeliydim. Bu düşünce ile dünyanın en büyük aşçılık okulu Le Cordon Bleu’de iki yıllık bir eğitim aldım. Okulu birincilikle bitirip en büyük unvan olan “Grand Diplome”a hak kazandım.
ART CAFE’DE ÜRETİM TEK BİR YERDEN Mİ YAPILIYOR, İKİ ŞUBEDE BİRDEN Mİ?
İlk zamanlar iki dükkan da kendi yerinde üretiyordu. Fakat işimiz çok enteresan, altını çizerek söylüyorum, katkı maddesi kullanmıyoruz. Bu yüzden havanın nemi, ustanın psikolojisi, soğukluk sıcaklık, çileğin içindeki şeker oranı, fındığın kalitesi, yumurtanın ağırlığı gibi her şey ürünün lezzetini doğrudan etkiliyor. İki şubede üretilen ürünler hakkında müşterilerden farklı yorumlar gelmeye başlayınca üretimi tek noktada yapmaya başladık. Bugün sadece Levent’te üretiyoruz, Anadolu yakasına taşıyoruz.
PASTANE ÜRÜNLERİ DIŞINDA MÜŞTERİLERİNİZE YEMEK DE SUNUYOR MUSUNUZ?
Levent şubemizde öğlenleri yemek servisimiz de var. Çevremizde pek çok iş merkezi ve oralarda çalışan binlerce beyaz yakalı bulunuyor. Çok iddialı bir menümüz yok aslında. Dünya mutfaklarından örneklerin bulunduğu menümüzü 4-6 ayda bir yeniliyoruz. Salata ve sandviç gruplarımız, birkaç ana yemeğimiz, menüde sürekli tuttuğumuz klasik yemeklerimiz var. Müşterilerimizin en hoşlandığı özelliğimiz, yemek öncesi, fırınımızda pişirdiğimiz ekmekleri halis sızma zeytinyağı ile servis etmemiz.
ÜNLÜ VE BAŞARILI BİR BUTİK PASTANESİNİZ. BU ALANDA YATIRIM YAPMAK İSTEYENLERDEN TEKLİFLER GELİYOR MU?
Bir dönem, yurt içinden ve yurt dışından franchising isteyen çok oldu. Fakat bizim istediğimiz gibi işletileceğinden, yiyeceklerin kalitesinden emin olamayacağımız için çekindik. Kontrol elimizden çıkınca markamızın zarar göreceğini düşündük ve işimizi aile dışına çıkarmama kararı aldık.
AİLENİZDEKİ ÇOCUKLAR ART CAFE’DE ÇALIŞMAYA İLGİ DUYUYORLAR MI?
Benim iki, ablamın iki, küçük kardeşimin üç çocuğu var. Herkes kendi yolundan gidiyor ve biz de bunu destekliyoruz. Elimiz ayağımız tuttuğu sürece biz burayı götüreceğiz. Bizim yapamadığımız noktada hangisi isterse gelip ucundan tutabilir. Kapımız her zaman açık onlara.
MARKANIZ İÇİN; BUTİK PASTACILIK KONSEPTİNİN ÖNCÜSÜ, SANAT VE LEZZETİN BİRLEŞİMİ GİBİ TANIMLAMALAR YAPILIYOR. SİZ MARKANIZI NASIL TANIMLIYORSUNUZ?
Herkes kendine göre yorumluyor. Benim yorumum ise “Biz bayatlayan pasta üretiyoruz ve bununla gurur duyuyoruz.” Benim için en güzel başlık bu. Geçenlerde bir tedarikçi bana makaron tozu, pastacı kreması tozu satmaya kalktı. “Biz bunları kendimiz yapıyoruz, sütü kaynatıyoruz, yumurtayı çırpıyoruz, temperleyip birleştiriyoruz. Her şeyi kendimiz pişiriyoruz. Toz yok, katkı maddesi yok, hiçbir hazır ürün yok” dedim. İkna etmem zor oldu. Sonunda bana “20 yıldır bu sektördeyim, sizin gibi pastane görmedim” dedi. Biraz araştırsa neden böyle söylediğimi hemen anlardı ama beni asıl şaşırtan, herkesin katkı maddesi kullandığını söylemesi oldu. Üstelik bunlar herkesin bildiği, ünlü firmalar.
TÜRKİYE’DE BUTİK PASTACILIK SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİNİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
Son 5 yıldır bir ivme kazandı, gelişiyor. Bizden önce zaten butik pastacılık diye bir şey yoktu, yerel pastaneler vardı. Son yıllarda, pastacılık, şeflik okullarının da çok büyük katkısı ile ilerleme oldu. Genç nesilden pastacılığa gönül vermiş arkadaşlarımız var. Türkiye’de, yeni ve özgün uygulamalar yerine, yurtdışındaki pastanelerin ürünlerinden feyz alarak gerçekleştirilen uygulamalar görüyoruz. Türk tatlı mutfağının zenginliği dikkate alınınca pastacılığın şimdikinden çok daha ileride konumlanması gerekiyor. Umarım bu konuda ilerleme devam eder ve dünya çapında kendimizi gösteririz.
YENİ BİR ÜRÜNÜN ORTAYA ÇIKARILMASI İÇİN NASIL BİR ÇALIŞMA YAPIYORSUNUZ? NE KADAR ZAMAN ALIYOR?
Bir örnekle açıklamam gerekirse, en son 2022 yılı ekim ayında “fit ürünler” konseptini geliştirdik. Öncesinde 6 aylık bir çalışma süremiz oldu. 15’e yakın ürün ortaya çıkardık. Öncesinde bir araya geliyoruz, fit ürünler gibi bir fikir ortaya çıkıyor. Evde denemeler yapıyorum. Instagram’da “Hikayem Var Okursan” isminde bir sayfam var, orada tarifler veriyorum. Oradaki denemelerimden bazılarını alıp ustaya veriyorum. Yapıyor, tadıyoruz, geliştiriyoruz ve ürünler ortaya çıkıyor. Hepimiz mutabık kaldığımızda götürüp anneme tattırıyoruz. Büyük patron annem. “Eh” diyorsa üzerinde biraz daha çalışıyoruz, “Tamam” diyorsa üretime başlıyoruz.
ÜRÜNLERİNİZDE ZEYTİNYAĞINI NASIL KULLANIYORSUNUZ?
Zeytinyağı, aile hayatımızda çok kullandığımız bir ürün. Zeytinyağlılar zaten çok sevdiğimiz, yaptığımız yemekler ama özellikle yemek piştikten sonra üzerine koymak çok uyguladığım bir yöntem. Damakta hissettiğiniz zeytinyağı lezzetini ancak o şekilde algılayabiliyorsunuz. Art Cafe’de de bazı yemeklerimizde ve tüm salatalarımızda zeytinyağı kullanılıyor. Pastane bölümümüzde ise tuzlu ürünlerimizde kullanıyoruz ve güzel sonuç alıyoruz.
MÜŞTERİLERİNİZDEN, ZEYTİNYAĞLI ÜRÜNLERİNİZİ ARTTIRMANIZA YÖNELİK BİR TALEP VAR MI?
Paketlerimizin altında, ürünlerimizi zeytinyağı ile yaptığımızı belirten ibarelerimiz var. Bu ibare müşterinin dikkatini çekiyor ve tercih ediyor. Türkiye’de zeytinyağına ilgi son 5-10 yılda arttı. Farkındalıklar geliştikçe insanlar bilinçleniyor ve talep artıyor. Zeytinyağı gerçekten çok kıymetli bir ürün ve müşterilerimiz için tercih nedeni. Ürün yelpazemizi geliştirmemiz için de bu bir sinyal aslında.
Şeyda Sağlıkova Tomruk
1968’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi'nin ardından, Yıldız Üniversitesi Mimarlık Bölümünü bitirdi. Babası, Mimar Yıldırım Sağlıkova ile uzun yıllar birlikte çalıştıktan sonra, iç mimarlık deneyimi kazanmak amacıyla kendi şirketini kurdu. TV’de yayınlanan “Evim Güzel Evim” projesinde 5 yıl ekran önünde mimarlık yaptı. Kuruluşundan 12 yıl sonra, 2007’de aile işletmesi Art Cafe ekibine dahil oldu. Dünyanın en büyük aşçılık okulu Le Cordon Bleu’de iki yıl eğitim aldı. En büyük unvan olan “Grand Diplome”u alarak birincilikle mezun oldu.
Web: Art Cafe
Instagram: artcafeistanbul
Facebook: artcafeistanbul